• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=666228323
  • https://twitter.com/durancetin
Site İçeriği

Kültür Dünyamız videoları
Mehmet Yılmaz
mehmetyilmaz042@hotmail.com
BİRİNE DANIŞ
02/06/2013

        Bir insanın bilgisi, görgüsü, tecrübesi nereye kadar kendisine yetebilir? Ya da bir insan hangi konularda tek başına karar verebilir? Tek başına verdiği kararların mantıklı olma ihtimali ne kadar yüksektir? Burada soruları uzatabiliriz. Bu satırları yazanın amacı kişinin tüm kararlarını sorgulamak olmayıp, önemli konularda başkalarının görüşlerine de başvurmanın gerekliliği üzerinde durmaktır.

Bir işte ne kadar çok yaşamış, görmüş-geçirmiş iseniz tecrübeniz o derece yüksektir. Yaşı 60’ı bulan biri bazen öyle basit hatalar yapıyor ki… Bu gibi insanların hatalarını görünce “bu adam bunu nasıl yapar” diye hayretten kendimizi alamıyoruz. Bunun nedeni yeni bir iş yapıyor olmasındandır. İnsanın tecrübesi sadece yaşı ile doğru orantılı değil, yaptığı işle ve yaşadığı farklı durumlarla da ilgilidir. Yapılan onca hata yeni tecrübeler kazanmamızı sağlıyor.

        Kişi hangi mesleği seçeceğine, kimle ömrünü devam ettireceğine, hangi okulu okuyacağına, hangi model arabaya bineceğine kendisi karar verebilir, bir yere kadar. Ancak bazen başkalarının fikirlerine aşırı ihtiyacı olmasına karşın bir bencillik göstererek kendini yeterli görmesi, küçük sorunları kartopu gibi büyütür, başına türlü işler açar. O kadar önemli anlar oluyor ki karşınızda mantıklı gibi görünen zat gitmiş; yerine kesinlikle mantık boyutunun dışına çıkmaya müsait bir kişilik çıkıvermiş. Tabi üzerinizden bu şokun atlatılması da kolay olmuyor. “Bu kararı nasıl verdin, böyle bir şeyi nasıl yaparsın?” demenizin kişinin üzerinde hiçbir etkisi olmuyor. Böyle anların uzun sürmesinin kişide narsistik duyguları ön plana çıkaracağını ve kişinin ruhsal durumunun bozulabileceğini düşünüyorum. Kişiye, ne zaman “ben doğru yaparım, yanlış olmaz bende” duygusu hakim olursa, işte o zaman baştan yanlış yola girmiş sayılır. Böyle anlarda kişi benmerkezci bir anlayışı sahiplenir. Ancak benmerkezciliğin iki özelliğinden biri küçük şeylerle mutlu olmayı becerememek; ikincisi ise kendini değiştirme yerine sürekli etrafını ve dünyayı değiştirmeye çalışmaktır. Bu da pekâlâ büyük sorunların başlangıcı olarak görülebilir.

        Nevzat Tarhan, “Yunus Terapi” adlı kitabında “dur-düşün yap” formülünü anlatır bize. İnsanın kendi içinde olayları muhasebe edebilmek için sessizliğe ve zamana ihtiyacı vardır. Sessizlik içinde kendi kendine kalabilmek, durup düşünmek insana özeleştiri yapma imkânı sağlar, iç hesaplaşmaya yol açar. Böylece özbilinç gelişir. Bir de insanlar psikolojik olarak düşmanı hep dışarıda ararlar. Bu biraz da insanın özeleştiri yeteneğiyle ilgilidir. Yaşadıkları olumsuzluklarda kendi hatalarını görmeye çalışanlar birçok sorunu daha rahat çözerler.

İnsanın çok hızlı akan zaman içinde kendine vakit ayırmadığı için düşünmesine fırsat kalmadığını savunuyorum. Yunus Terapi’de de bu konudan bahsedilmiş. Düşünmeyen insan, doğru mu yanlış mı yaptığını idrak edememekte, bunun olumsuz sonucu olursa sebebini hep dışarıda aramaktadır.

“Yapılacak işin için akıllı bir insana danışırsan, işinin bir kısmını çözmüş olursun.” Der Dale Carnegie.

Lokman Hekim der ki: “Yapacağın işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimseye danış! Çünkü o, kendisine pahalıya mal olmuş doğru görüşleri sana bedava verir.”

 “İnsanı pişman eden, kendi görüşlerindeki ısrardır” der bir başka büyük zat. Demek ki burada birçok işimizi çözerken başkalarına danışmanın önemi ortaya çıkıyor. Kitaplarımız, dergilerimiz herhangi bir konuda başarı sağlamak için başkalarının da görüşlerine değer vermenin önemini anlatan sözler, şiirlerle doludur. O kadar insanın boş yere bu konuda kelam ettiğini düşünemeyiz galiba.

Etraflıca düşünülmeden, konuyu çözebilecek kişilerin görüşleri, eleştirileri alınmadan, yani danışmanın gerekleri tam olarak yerine getirilmeden alınan kararlar çoğu zaman hüsran ile sonuçlanır.

Danışan kendine bir yol bulur, danışmayan başına bin bela bulur.

Biri ile görüşüyorum, başında önemli bir problem var. Çözemedi, çözülmedi bir türlü. Ancak kişi bildiği, tanıdığı, sevdiği herkesi bir kenara atarak “her şeyin iyisini ben bilirim, kimse bana karışmasın, benim hayatım kendime ait, geleceğimle ilgili sadece kendim tasarrufta bulunabilirim” diyor. Şimdi bu durumda ne yapılabilir? Kişi kendi kendine yettiğini düşündüğü için hiçbir şey yapılamıyor. Çünkü kişi böyle anlarda önyargının altında ezildiği için, kesmeden akıl almayarak doğru yola girdiği inancına kapılıyor. Hâlbuki çevresindekilerin ona tecrübesini aktardığını da biliyorum. Hiçbir kimsenin tecrübesini dinlemediğini de biliyorum. Ama akıllı insan başkalarının aklını da kullanan insan değil miydi? Başkalarının çektiği sıkıntılardan yola çıkarak onlardan ders alarak hayatımızı daha güzel yaşasak iyi olmaz mıydı? Aynı hatalara defalarca düşmek yerine hatalardan pay çıkarsak daha iyi olmaz mı? Olmuyor işte, olmuyor.

Hayatta öyle anlar gelir ki “öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır” sözündeki gibi, sadece yüzümüzü kızartacak yolun taşlarını döşemiş oluruz hiç fark etmeden. Geriye dönmek yürek ister. O yüreği de kendimiz de bulamayabiliriz. Böyle anlarda kişinin her zaman mantıklı ve akıllı gördüğü kişiye danışıp, ortak karar vermesi ortaya çıkabilecek sorunları azaltma adına en akıllı bir iştir.

Bu konuya devam edeceğiz.

Her işimizde makul insanların görüşlerini alarak yolumuza daha güvenli devam edebilmek ümidiyle…

Hoşça kalın.
        



1984 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

SOSYAL MEDYA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER 2 - 25/04/2016
Her şeyimizi paylaşarak egomuzu tatmin ediyoruz. Gittiğimiz her yer, yediğimiz yemek, içtiğimiz içecek, yaptığımız işe kadar her şeyi paylaşıyor insan.
SOSYAL MEDYA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER 1 - 12/02/2016
Birçok insanın orada yazdığı ile yaşadığı hayat arasında uçurum var. Öyle derin cümleler yazıyor ve bunu paylaşıyor ki gören filozof zanneder. Orada iki tane ilginç kelimeyi bir araya getirip garip cümleler kurdu mu, kendisini farklı hissediyor
YENİ YILIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ - 06/01/2016
İnsanlık damarlarının kurumaya yüz tuttuğu, merhamet esintilerinin semtimize hiç uğramadığı, mutluluk kaynaklarının hovardaca tüketildiği bir zaman dilimini yaşıyoruz.
ÇALIŞAN KAZANIR - 13/04/2015
‘’Kamil odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser’’ sözünü hayatına ilke edinen ne güzel insanlar tanıdım.
KUTLU ZAMAN - 29/06/2014
Her yeni zaman dilimini değerlendirmeli ve her yeni günü “kötülükleri sıfırlayıp, güzelliklere yelken açma zamanı” olarak görmeliyiz.
LALE BAHÇESİ - 19/05/2014
Biz öyle birkaç tokada lale bahçesini bozmayız...
GÜVENİ YIKMA - 03/04/2014
Yapılanların tek tek ortaya çıkacağı, kimsenin hakkının zayi olmayacağı, haklının ve haksızın çok hassas terazilerde tartılacağı o güne kendimizi temiz olarak hazırlamalıyız. Hiçbir yapılan unutulmayacak, her şey önümüze dökülecek.
KIR İNADINI - 03/03/2014
Bir yerde sabit fikirli insanlar varsa onların bulunduğu yerde sessizce beklemek daha mantıklı bir hareket olacaktır.
HERKES ETTİĞİNİ GÖRÜR - 12/01/2014
Adalet duygusunu zedeleyenler de bir gün o adalete muhtaç olurlar. Hakkın kendisine telim edilmesini isteyen kişi de haksızlık yapmamalıdır.
 Devamı
SÖYLEŞİ VE İMZA
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam195
Toplam Ziyaret364415