![]()
Mehmet Yılmaz
mehmetyilmaz042@hotmail.com
NASIL MUTLU OLURUZ?
27/08/2012 Mutluluğu çoğu zaman başka sebeplere bağlarız. Bir şeylere ulaşınca mutlu olacağımızı düşünürüz. Mutluluğu çok önemli gördüğümüz işlerin sonunda bekleriz. Ya da bir otomobilde, çok güzel bir evde, bir tatil beldesinde mutluluğu ararız. Oysa bu, bakışımızın yanlış olduğundandır. Gerçek mutluluk önemli görülenlerin arkasında gizlenen değildir. Mutluluk içinde bulunduğun anı faydalı, güzel yaşayabilmektir. Mutluluk bir hayal için çabalamaktır. Mutluluk, kendimizi fark edebilmektir. Eğer, mutlu olmak için arayış içerisindeysen mutlaka bulursun. Her arayan mutlaka mutluluğu kendinde bulacaktır. İnsan mutluluğu aradığı yolda da mutlu olabilir. Mutluluk, kaybettiği bir şeyi bulmaktır. Mutluluk beklenmeyen bir anda gelen hediyedir. Mutluluk, uzun zamandır aradığımız bir bilginin gazete, kitap ya da bir dergide karşımıza çıkmasıdır. Mutluluk insanlara yardımcı olmaktır. Mutluluk karşılıksız vermektir. Bilgini, paranı, gönlünü, fikrini ihtiyacı olanlara verebilmektir. Günümüzde her meslekteki insanın alım gücünün arttığını öngörebiliriz. Zira ele geçen para eskiye nazaran çok fazla artmasa da, ihtiyaçlarımıza şu anki parayla daha çok ulaştığımız muhakkak. Bir de teknolojinin gelişmesine paralel olarak ürünlere ulaşımın da kolaylaşması alım gücümüzü artıran sebeplerin başında gelmektedir. Daha iyi ekonomik şartlara sahip oldukça daha çok mutlu olacağımızı düşünürüz. Ama bazen bu maddi refah mutluluk yerine acı, hüzün getirebiliyor hanelerimize. Mutluluğu arama yollarımız maddiyata bağlandıkça bu huzursuzluğumuzun kaynağı kurumayacak demektir. İhtiyaçlarımız arttıkça mutluluğu yakalamamız da zorlaşıyor. Yıllar var ki biz de ihtiyaçlarımızın peşinde koşmaktan ömrümüzü tüketiyoruz. En büyük hedefimiz daha çok para kazanıp daha iyi yerlerde oturmak, daha güzel arabalara binmek. Zengin olmak için ömrümüzü tüketiyoruz, bunun yanında sağlığımızdan da oluyoruz. Hal böyle olunca isteklerimiz bitmiyor ve biz devamlı koşturuyoruz ve mutluluğu yakalayamıyoruz. Kanaatkâr olup ihtiyaçlarımızı azaltma yoluna girmedikçe, hep ihtiyaç üretmeye devam ettikçe mutluluk bize çok uzak demektir. Hep daha iyisine ulaşmaya çalışırız. En iyisi bizim olsun deriz, benim şu kişiden ne eksiğim var der başkalarıyla kendimizi kıyaslama yanlışlığına düşeriz. Başkalarının elde ettikleri gözümüzü boyar, onlara bizim de sahip olmamız gerektiğini düşünürüz ve ömür boyu çalışırız bu uğurda. Böylelikle hayatımız değmez bir şeylerin peşinde heder olur gider. Tam isteklerimize ulaşacak ve mutlu olacağız derken araya giren başka mazeretler sebebiyle isteklerimiz olmaz ve biz mutluluğu tam yakalamaya yakınken tekrar mutsuzluk limanına demirleriz gemimizi. Köy okulundaki bir öğretmen merkez okula gitmek ister. Müdür, daha önemli görevler almak ister. Çiftçi ürününün daha yüksek fiyata satılmasını ister. Esnaf her gün çok satış yapıp daha çok kazanmak ister. Öğrenci, yüksek not almak, daha iyi okullarda okumak ister. Herkese göre mutluluk farklı bir şeyi elde etmek oluyor. Herkesin hayali farklı, bu hayale ulaşma yolları da farklı. Ya isteklerimizi azaltacağız ya da imkânlarımızı çoğaltacağız. Günümüzde imkânların arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz ama aynı doğrultuda mutluluk katsayımızın arttığını söyleyebilen olmaz her halde. Mutluluk, karşılık beklemeden insanları sevmektir. Mutluluk sevgiyi tüm yaşamımıza egemen kılmaktır. Sevgi ile açabilmektir tüm gönül kapılarını. Bir öykü ile devam edeyim. Alışveriş yapmak için evinden çıkan bir kadın, kapısının karşısında bembeyaz sakallı üç yaşlı adam gördü. Biraz düşündükten sonra onları evine davet etti: “Burada oturduğunuza göre aç olmalısınız” dedi kadın. “İçeri gelin de size bir şeyler hazırlayayım, yiyin” Üç yaşlı adamdan biri kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu. Kadın evde kocasının olmadığını söyleyince yaşlı adam: “Eşiniz evde değilse biz içeri girmeyelim” dedi. Akşam olunca kadın başından geçenleri eşine anlattı. “Yaşlı adamlar sen olmayınca içeri girmediler” dedi eşine. Adam bu duruma üzülerek “yaşlı adamları hemen içeri almalıyız, zira acıkmış olmalılar.” dedi. Kadın kapıyı açınca o üç yaşlı adamın kapının karşısında beklediğini gördü. Onlara: “Lütfen gelin, eşim geldi, hem yemek yersiniz.” Yaşlı adamlardan biri cevap verdi: “Biz üçümüz aynı anda eve girmeyiz. Benim adım Sevgi, sağ yanımdaki arkadaşım Zenginlik ve diğer arkadaşım da Başarı’dır. Eşine ve çocuğuna sor, hangimizi çağırırsanız o gelsin içeriye.” Kadın evine dönüp eşine ve çocuğuna olanları anlattı. Kadının eşi ve çocuğu bu duruma çok sevinmişti. Önce Zenginlik’i davet edelim dedi kadının eşi. Bu sayede evimiz, arabamız, her şeyimiz olur diye konuştu. Kocasının fikri hoşuna gitmemişti kadının. Kendisi “Başarı”nın gelmesini istiyordu. “Başarıyı davet etsek daha iyi olmaz mı?” Hem bu sayede başarıyı yakalarız, tüm istediklerimize kavuşuruz. Derken evin kızı “Sevgi” bizim için daha iyi olmaz mı?” dedi. “Anne, baba lütfen Sevgi’yi çağıralım, evimiz sevgiyle dolarsa hep mutlu oluruz.” Son olarak kızlarının söylediğinin mantıklı olduğuna karar verdiler. Sevgi’yi çağıracaklardı. Kadın dışarı çıktı: “Kararımızı verdik, Sevgi’yi eve çağırıyoruz. İçinizde Sevgi hanginiz ise evimize gelebilir” dedi. Sevgi tam ayağa kalmışken Zenginlik ve Başarı da kapıya doğru yöneldi. Kadın duruma şaşırdı ve sordu: “Hani çağrılan yere sadece biriniz gelirdiniz? Ben sadece Sevgi’yi davet etmiştim.” Bu soruya yaşlıların üçü birden cevap verdi: Zenginlik ya da Başarı’yı çağırsaydınız, diğer ikimiz dışarıda bekleyecektik ve içeri gelmeyecektik. Ancak siz Sevgi’yi çağırdınız. Bu durumda hep birlikte gelmek zorundayız evinize. Çünkü “Sevginin olduğu her yerde, Zenginlik ve Başarı da her zaman onun yanında olur.” Konuya devam edeceğiz. Muhabbetle…
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
SOSYAL MEDYA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER 2 - 25/04/2016 |
Her şeyimizi paylaşarak egomuzu tatmin ediyoruz. Gittiğimiz her yer, yediğimiz yemek, içtiğimiz içecek, yaptığımız işe kadar her şeyi paylaşıyor insan. |
SOSYAL MEDYA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER 1 - 12/02/2016 |
Birçok insanın orada yazdığı ile yaşadığı hayat arasında uçurum var. Öyle derin cümleler yazıyor ve bunu paylaşıyor ki gören filozof zanneder. Orada iki tane ilginç kelimeyi bir araya getirip garip cümleler kurdu mu, kendisini farklı hissediyor |
YENİ YILIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ - 06/01/2016 |
İnsanlık damarlarının kurumaya yüz tuttuğu, merhamet esintilerinin semtimize hiç uğramadığı, mutluluk kaynaklarının hovardaca tüketildiği bir zaman dilimini yaşıyoruz. |
ÇALIŞAN KAZANIR - 13/04/2015 |
‘’Kamil odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser’’ sözünü hayatına ilke edinen ne güzel insanlar tanıdım. |
KUTLU ZAMAN - 29/06/2014 |
Her yeni zaman dilimini değerlendirmeli ve her yeni günü “kötülükleri sıfırlayıp, güzelliklere yelken açma zamanı” olarak görmeliyiz. |
LALE BAHÇESİ - 19/05/2014 |
Biz öyle birkaç tokada lale bahçesini bozmayız... |
GÜVENİ YIKMA - 03/04/2014 |
Yapılanların tek tek ortaya çıkacağı, kimsenin hakkının zayi olmayacağı, haklının ve haksızın çok hassas terazilerde tartılacağı o güne kendimizi temiz olarak hazırlamalıyız. Hiçbir yapılan unutulmayacak, her şey önümüze dökülecek. |
KIR İNADINI - 03/03/2014 |
Bir yerde sabit fikirli insanlar varsa onların bulunduğu yerde sessizce beklemek daha mantıklı bir hareket olacaktır. |
HERKES ETTİĞİNİ GÖRÜR - 12/01/2014 |
Adalet duygusunu zedeleyenler de bir gün o adalete muhtaç olurlar. Hakkın kendisine telim edilmesini isteyen kişi de haksızlık yapmamalıdır. |
![]() |