![]()
Mehmet Yılmaz
mehmetyilmaz042@hotmail.com
ÖNYARGIYI BIRAK
06/02/2013 Geçmiş günün birinde uzak bir köyde çocuğu doğmadan kocası ölen ve tek başına yaşayan bir kadın dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği kendisine arkadaş yapar, evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından hiç ayrılmaz. Gelincik evcil bir hayvan olmamasına rağmen zamanla evcilleşir. Nihayet kadının çocuğu da doğar. Kadın bir başına her şeyin üstesinden gelmek zorundadır. Tüm işleri kendi yapar. Gelincik ve bebek ile günlerini geçirir kadın. Derken kısa bir süreliğine de olsa evden ayrılmak durumundadır. Bebek ve gelincik evde kalmıştır. Neden sonra anne eve gelmiştir. Gelinciğin ağzını kanlı görür. Anne bir an çıldırmış gibi gelinciğe saldırır ve hayvanı orada öldürür. Tam o sırada diğer odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yöneldiğinde bir bakar ki bebeği beşiğinde duruyor ve beşiğin yanında parçalanmış bir yılan… Yılan ölmüş, gelincik yılandan çocuğu kurtarmış. Kadın, bebeğinin kendi elleriyle öldürdüğü gelincik tarafından kurtarıldığını anlayınca iş işten çoktan geçmiş, çok üzülmüş, ağlamış. Hikâyeden de anlaşıldığı üzere önyargıların yol açtığı durum çoğu zaman bizi mahcup ediyor. Olaylara karşı genellikle önyargılı oluyoruz. İllaki etiketliyoruz birini, ya da olaylara karşı tarafın gözüyle hiç bakmıyoruz. Çünkü önyargılı olmak kolayımıza geliyor, zevk de alıyoruz. Sevdiklerimizle bir problemimiz varsa onu sadece muhatabıyla konuştuktan sonra halledebiliriz, belli yargılara varabiliriz. Başkasından duyduklarımızla yargıya varmak çoğu zaman doğru olmaz. Güzel bir söz var: “Gördüklerinin yarısına, duyduklarının hiçbirisine inanma!” Anlatan kişi olaya kendi hislerini de kattığı için olayı olduğu gibi değil de olmasını istediği gibi anlatır. Biz de çoğu zaman tek taraflı anlatılanlara inanırız. Her duyduğumuzu kendi vicdanımızda tartmadan bir yargıya varmamalıyız. Vicdanımız bize her zaman doğru yolu gösterecektir, yeter ki ona başvuralım. Vicdan en güvenilir kaynaktır. Her duyduğumuzu vicdanımızdaki gerçeklik süzgecinden geçirmeliyiz. Duyduklarımız çoğu zaman doğru değildir, hatta genellikle bizi yanıltıcıdır. Bazen başımıza gelen bir olay, bazen duyulan bir olay, bazen okunan bir yazı sonrasında önyargılarımızla karşı karşıya geldiğimizde mahcubiyetimizden yüzümüz kızarır, utanırız. Önyargılarımız çoğu zaman etrafımızı örümcek ağlarıyla kaplar, etrafımızda olan biten hiçbir şeyi net göremeyiz. Önyargılarımız önümüzde aşılmaz duvarlarımız olur bizim. O duvarları bazen öyle yüksek yaparız ki Ağrı dağını görmemiz imkânsız olur. Einstein’in bir sözü var:"İnsanlardaki önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur." Mevlânâ ile ilgili geçenlerde okuduğum bir yazı geldi aklıma. Sarhoşun biri Mevlânâ’nın sohbet ettiği meclise girip oturmuş. Talebeler adamın durumunun ne olduğunu ilk başta bilmediklerinden dolayı adamın meclise girişine engel olmamışlar. Bir süre sonra adam sağa sola yalpalamaya başlamış. Mevlânâ’nın rahatsız olacağını düşünerek talebeler bu sarhoş adamı dışarı atmak istemişler. Sarhoş adam: -“Ben hocamın sohbetini dinleyeceğim, çıkmayacağım” diye diretiyormuş. Bu konuşmayı fark eden Mevlânâ duruma müdahale etme gereği hissetmiş, ne olduğunu sormuş. -Efendim, adamın biri içmiş, sarhoş olmuş; dışarı atmak istiyoruz, ancak çıkmak istemiyor. Mevlânâ, sarhoş adamı dışarı çıkarmak isteyen talebelerini uyarmış: -Şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz. Evet, hayatımızda da durum bundan çok mu farklı? Akrabalarımızla sevdiklerimizle, arkadaşlarımızla, anne babamızla, sosyal hayatın her alanında bu tür olaylar olmuyor mu? İnsanlara önyargılı davranmak da kötü düşüncenin sonucudur. Kendi düşüncemizi haklı çıkarmak için başkalarının ayıbını arıyoruz. Bulduğumuz zaman da herkese anlatıyoruz. Bir politika fıkrası ile yazımızı sonlandıralım. Geçmiş zamanda ülkenin birinde bakan, kendisini gazetecilere bir türlü sevdirememiş. Ne yapsa ne etse gazeteler bakan hakkında hep kötü yazıyormuş, her gün bakan ile uğraşıyorlarmış. Bakan, bir gün yardımcılarından birine: -Öyle bir proje yapalım ki, gazeteler ertesi gün bunu çok iyi yazsın, hem de gazetecileri ters köşe yapalım, diye düşünür. İlan verilir. “Pazar günü bakan büyük projesini açıklayacak. Tüm halkımız davetlidir.” Pazar sabahı tüm medya denilen yerde toplanıp bakanın gelmesini beklerler. Nihayet bakan gelir ve “suda batmayan ayakkabı” projesini anlatır. Anlattıktan sonra denizde yürümeye başlar. Karşı kıyıya kadar yürür. Herkes hayret içinde bakar. Bakan, yaptığı işin mutluluğundan olmalı ki yarın çıkacak gazeteleri şimdiden merak eder olmuştur. Nihayet ertesi gün gelir ve gazetelerin ne yazdığını merak eder. Gazetelere bakınca şok olur bakan. Manşet her şeyi anlatmaya yeter: “Bakan yüzme bilmiyor.” İnsanlara karşı önyargılarımızı kırmak ve hep iyi düşünceler beslemek ümidiyle… Hoşçakalın. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
SOSYAL MEDYA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER 2 - 25/04/2016 |
Her şeyimizi paylaşarak egomuzu tatmin ediyoruz. Gittiğimiz her yer, yediğimiz yemek, içtiğimiz içecek, yaptığımız işe kadar her şeyi paylaşıyor insan. |
SOSYAL MEDYA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER 1 - 12/02/2016 |
Birçok insanın orada yazdığı ile yaşadığı hayat arasında uçurum var. Öyle derin cümleler yazıyor ve bunu paylaşıyor ki gören filozof zanneder. Orada iki tane ilginç kelimeyi bir araya getirip garip cümleler kurdu mu, kendisini farklı hissediyor |
YENİ YILIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ - 06/01/2016 |
İnsanlık damarlarının kurumaya yüz tuttuğu, merhamet esintilerinin semtimize hiç uğramadığı, mutluluk kaynaklarının hovardaca tüketildiği bir zaman dilimini yaşıyoruz. |
ÇALIŞAN KAZANIR - 13/04/2015 |
‘’Kamil odur ki koya dünyada bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser’’ sözünü hayatına ilke edinen ne güzel insanlar tanıdım. |
KUTLU ZAMAN - 29/06/2014 |
Her yeni zaman dilimini değerlendirmeli ve her yeni günü “kötülükleri sıfırlayıp, güzelliklere yelken açma zamanı” olarak görmeliyiz. |
LALE BAHÇESİ - 19/05/2014 |
Biz öyle birkaç tokada lale bahçesini bozmayız... |
GÜVENİ YIKMA - 03/04/2014 |
Yapılanların tek tek ortaya çıkacağı, kimsenin hakkının zayi olmayacağı, haklının ve haksızın çok hassas terazilerde tartılacağı o güne kendimizi temiz olarak hazırlamalıyız. Hiçbir yapılan unutulmayacak, her şey önümüze dökülecek. |
KIR İNADINI - 03/03/2014 |
Bir yerde sabit fikirli insanlar varsa onların bulunduğu yerde sessizce beklemek daha mantıklı bir hareket olacaktır. |
HERKES ETTİĞİNİ GÖRÜR - 12/01/2014 |
Adalet duygusunu zedeleyenler de bir gün o adalete muhtaç olurlar. Hakkın kendisine telim edilmesini isteyen kişi de haksızlık yapmamalıdır. |
![]() |