• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=666228323
  • https://twitter.com/durancetin
Site İçeriği

Kültür Dünyamız videoları
Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR
11/09/2023

Neden?

Bunca yolsuzluk neden?

Dönen dalavereler neden?

Köşeyi dönme hevesi ile yanıp tutuşma neden?

Saygı ve sevgi eksikliği neden?

Anne babaların yalnızlığı neden?

Hak hukuk tanımazlık neden?

Torpil neden?

Neden?

Birçok soru sorulabilir.

Soru bilginin anahtarıdır demişler, öğrenme yollarının açılmasını sağlar. Niyetim sorulara cevap aramaktır.

İnsanı insan yapan en önemli özellik, bilmeyi istemesidir. Bu yüzden insanın yaşarken karşılaştığı ve merak ettiği sorular insanı felsefeyle tanıştırmıştır. Geniş bir yelpazeye sahip olan felsefe, hayatın her alanına ilişkin soruları ele alır. İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan eğitim de felsefenin ilgi alanına girer. Bu önemli konu üzerine İlkçağ filozoflarından Sokrates ve onun öğrencisi durumundaki Platon da eğitim üzerine düşüncelerini dile getirmişlerdir.

Sorulara verilen/verilecek olumsuz cevapların müsebbibini bulmak kolay değil lakin bunda kimlik ve şahsiyet vermeyen, buna yönelik eğitim yapmayan sistemi sorumlu tutmak/görmek hiç de zor olmayacaktır. Çünkü çok köklü bir medeniyetin son temsilcisi olan ülkemizin, kültür ve medeniyet şuuru kazandırma hedefi olmayan eğitiminin büyük payı var.

Şimdi bu eğitimin sisteminin kaleleri olan okulların çıktılarına bakalım: Sınırını tespit edemeyen, sınırsızca hak iddia edip haddini bilmeyen, aklıyla övünmeyi marifet sayıp aklına gelen her şeyi söyleyen kişiler etrafımızda kol geziyor. Hayattaki tek hedefinin kendisi olduğu ve kendisinden başka kimse yokmuş gibi davranarak menfaat odaklı bir hayat yaşayan, çıkarına uygun olmayan bir durumda her türlü tepkiyi kendine mubah gören gençleri çoğaltıyor. Hatasını kabul etmeyen, hatasız olduğunu sanan, bir hata yaptığında ondan geri dönmeyi hiç düşünmeyenler kol geziyor.  Her konuda inatlaşan, inadından dolayı gerçekleri görmezden gelenler her yerde dolaşıyor. Kutsal tanımayan, her zaman menfaatperest duygularıyla tatmin olan, başkalarının inançlarıyla dalga geçmeyi marifet sayanlar bu eğitim sisteminin sonucu olarak ortaya çıkıyorlar. Yerlerini ve konumlarını bilemeden ahkâm kesmeye devam ediyorlar. Sözlerinin nereye gittiğini hesap etmeden konuşan, eleştirildiği zaman da saçma sapan aşırı tepki göstererek kendi varlığını ispat etmeye çalışanlar boy gösteriyor. Değerlerini bilmeyen, değerlerini davranışlarıyla değersizleştiren yığınlar bu eğitim sisteminden diploma almış kişiler değil mi?

Peki neden?

Sanki dünyada ebedi olarak kalacakmış gibi bir düşünceyle hareket ederek, hak hukuk tanımaz davranışlarıyla hem kendine hem ailesine hem de bu ülkeye yük olanlar/olmaya devam edenler bu okulların çarkından geçenler değil mi?

Peki neden?

İlkokuldan itibaren velilerin düşüncelerine bakmak da fayda var. Çocuğu için her şeyi yapacağını ifade etmekten geri durmayan velilerin hiçbir şey yapmadığı gerçeğini dile getirerek başlayabiliriz.

Okuma yazma ve insani davranışları öğrenme çağı olan ilkokulda değerlerin öğrenilmesi ve uygulanması veli baskısı sebebiyle görmezden geliniyor. Veli daha küçücük çocuğuna matematik öğrensin, kendisine faydalı olacak davranış yerine ilerde yapılacak olan sınavlarda daha başarılı olsun diye sınav endeksli bir eğitim verilmesini istiyor. Böylece çocuğunun geleceğini düşündüğünü, geleceğini kurtardığını/kurtaracağını sanıyor. Bu baskı veli grubu ile daha etkili hale geliyor ve öğretmen, velinin baskısı/isteğine boyun eğmek zorunda kalıyor. Küçücük çocuğa sınav odaklı bir uygulama yapıyor, gelsin yardımcı kitaplar, gitsin test kitapları, deneme sınavları vs…

Yazık değil mi bu çocuklara. Oyun çağındaki bu çocuklar, okumayı sevseler, sevdirilse en büyük yatırım yapılmış olmaz mı? Okumayı seven çocuk kendini en güzel şekilde geliştirme yoluna girmez mi? Okumak insanı geliştirir, okumak insanı değiştirir. Bu gelişim ve değişim ile yola devam edilse, istenen/beklenen, fikir üretecek gençler çoğalıp ülkenin ufkunu açacak işler yapmaya aday olurlar.

İnsani davranışların geliştirilmesi en büyük kazanım olur. Akraba ilişkilerinde, sosyal münasebetlerde ne yapacağını bilmeyen çocuklarımız çoğaldı. Ne bir düğün ne bir cenaze ne bir misafirlik adabını biliyorlar. Bu görevleri öğretmek/benimsetmek elbette ilk önce anne babanın görevidir. Günümüzde sadece ekonomik kaygılarla çalışma zorunda kalan ebeveyn, çocuk yetiştirmeyi okula bıraktığı için bunları söylüyorum. Günümüzde birçok aile, bahsi geçen konularda kendilerini hayattan çekmişler sadece ekonomik kaygılarla, çocuklara öğretelim dediğimiz bu değerlerden uzak ve umursamaz bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. İşte o zaman bu sorumluluk okullara kalıyor. Okullar, insani davranış, değerler ve toplumun inançlarını öğretmek yerine, sınav odaklı bir tercihle çocuklarımızın geleceklerini yok ediyor.

Bu sistem içerisinde yetişenler de insan olmak/insan kalmak hedefinden uzak, kendi çıkarları doğrultusunda her şeyi mubah sayan bir anlayış içinde, ne yapsa doğru yaptığı fikrisabitiyle yoluna devam ediyor. Çok para, daha çok para, her şey para düşüncesi sadece çocuğun değil, daha anasınıfı eğitiminden itibaren ailelerin çocuklarının zihnine yerleştirdiği fikirler sebebiyle oluşuyor bütün bunlar.

Sıralama sınavı odaklı bir eğitimin, bu ülkenin geleceğine damga vurduğu gerçeğini asla inkâr edemeyiz. Bu düşüncelerim sınavların yapılmaması anlamına gelmiyor. Büyük bir ülkede mutlaka seçmek/seçebilmek için kuralları netleşmiş bir seçme gerçekleştirilmelidir. Ama bunun için sınava hazırlayan bir eğitim sistemi yanlıştır. Eğitim sistemi hayata hazırlamalıdır. Eğitim sistemi iyi insan yetiştirme hedefiyle hareket etmelidir. Eğitim sistemi, ülkenin hatırı sayılır bir yerde konuşlanması için hedef vermelidir/göstermelidir.

Durumun vahameti ortadayken, sen sınav hedefli eğitim yaparsan, sonuç şimdiki gibi olur. Okullar, inanç, iyilik, örf, adet ve gelenek tanımaz bir yol bulur. Değerlerin hiçbir getirisi olmadığı düşüncesiyle hayatı değersizleştirir. Her şeyin yapılabileceği, çıkar, yalan dolan, ben duyusunun esiri, sadece kendini düşünen fertleri çıktı olarak önümüze koyar…

Yapmamız gereken ilk iş, inancıyla barışık bir insan tipi yetiştirmek olmalıdır. Toplumun inançlarıyla bütünleşik bir insan yetiştirmek. Ahlaklı olmayı her şeyden üstün gören bir insan. Başkalarını düşünmeyi büyük erdem sayan bir insan. Aile yapısının değerini bilen bir insan. İnsanların insan olduğu gerçeğini ortaya koyan/kabullenen insan. Herkesin ülkesi için bir alanda var olması gerektiği gerçeğini benimsemiş insan. Mesleklerin çok değerli olduğu, hakkıyla yapılan her mesleğin insana hizmet olduğu, bu hizmetin de çok değerli olduğu gerçeğini kabul etmiş insan. Meslekleri yüceltmenin ya da yermenin gereksizliğini bilen insan. İnsana hizmet eden her türlü mesleğin değerli ve manevi bir getirisinin olacağı gerçeğini hisseden bir insan…

Çocuklarımızın öğrenme kapasitesini bilmeden zihnine yerleştirdiğimiz bazı meslekler ile diğer meslekleri değersizleştiriyoruz. Sonra da çocuklarımız iş beğenmez oluyorlar. Kendilerine statü kazandıracak meslek olarak bilinçaltına yerleştirdiğimiz mesleğin dışında kalanları beğenmezlik içinde doyumsuz, huzursuz, bereketsiz insanlar sokakları dolduruyor.

Ailelerin dikkat etmesi gerekecek çok önemli bir konudur bu. Dürüstçe çalışarak rızkını kazanan biri, yaptığı iş ne olursa olsun değerlidir gerçeği milli eğitimin okullarından mezun olanlar tarafından kabul görmelidir ki ortadaki karmaşanın azalması söz konusu olsun.

Dolayası ile doktorluk önemlidir, öğretmenlik önemlidir, işçilik önemlidir, tamircilik önemlidir, tesisatçılık önemlidir, hasılıkelam bütün meslekler önemlidir…

Eğitim sistemimizin acilen yenilenmesi gerektiği birçok husus var. Bunlardan sadece biridir mevzubahis ettiğimiz konu.

Bu konunun sıkıntılı hale gelmesi yine eğitim sistemimizin çıktıları olan anne babalardır. Çünkü onlara göre çocukları çok zekidir, en zekidir ve ondan daha zekisi yoktur. Bu sebeple onun çocuğu doktor, mühendis, hukukçu, öğretmen olmak için biçilmiş kaftandır. Diğer meslekler hiç de kayda değer değildir. Ama şunu göz ardı etmemek gerekir. Helal kazanılmış üç lira, yüz otuz üç liradan daha önemlidir/kıymetlidir.  

Sonuç hiçbir iş beğenmeyen, işsiz bir şekilde annesini dizinin dibinde oturan, iş beğenmediği için herkesi eleştiren, verip veriştiren, sanki dünyadaki herkes kendilerine hizmet için yaratılmış duygusuyla avunan insanlar var bu dünyada.

Okullarımızın da ebeveynlerin de görevleri belli. Bir değişim şart. Hem de fazla uzatmadan, oyalanmadan.

Ülkenin kalkınması için yapılacak bu düzenlemenin merkezinde iyi, ahlaklı, dürüst insan yetiştirme hedefi olmalıdır.

 



372 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KELAMDAN KALBE - 31/01/2024
Susmak...
ELVEDA HAYAT - 23/01/2024
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü...
DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023
Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür.
FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023
Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor.
ETON KOLEJİ - 24/08/2023
Bir okul düşünün, ülke yönetimine gelenlerin çoğu orada yetişsin. Ülke entelektüellerinin tamamına yakını oradan mezun olsun. Sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, bürokratlar…
PATATES KRİZİ - 03/08/2023
İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem ve oğulları
MÜSRİF ADAM - 31/07/2023
Giysilerin en güzeli olan takva elbisesidir. İnsanın süsüdür, gönlünün aydınlığıdır…
KELAMDAN KALBE - 25/07/2023
İyi dinlemek kadar etkili bir başka yol da iyi konuşmaktır. İyi konuşmanın etkisi, yan etkisi ve doğrudan etkisi saymakla bitmez.
MÜSRİF ADAM - 12/07/2023
İsraf: Gereksiz yere para, zaman, emek ve benzerlerini harcama, savurganlık. İsraf ve sefahat içinde yaşamaya başlanmış hayatların varlığı israf konusunu dikkate almayı zorunlu hale getiriyor.
 Devamı
Köşe Yazıları
SÖYLEŞİ VE İMZA
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam5
Toplam Ziyaret324731