Okumak, öğrenmenin yolu. Kendini geliştirme, geleceğe hazırlanmanın da temeli. İnsanı insan yapan değerleri, üst seviyeleri taşımanın ancak bilgi ile mümkün olacağını bilmek görevimiz. Bilgisiz insanların revaçta olduğu toplumdaki bu arızi durumu iyi irdelemek gerekiyor. İnsanların kültür birikimleri arttıkça, sosyal gelişimlerinin de iyi yolda ilerlediğini söylemek gerekir. Yoksa gelecek adına üzülecek çok şeyimiz var demektir.

Günümüzde gelişmiş bir toplum olmanın en önemli göstergelerinden biri de kitap okumaktır. Gelişmiş ülkelerde kitap da, tıpkı radyo, televizyon, gazete ve dergi gibi, kitle iletişim aracı olarak değerlendiriliyor. Çünkü kitap diğer kitle iletişim araçları gibi bilgi aktarıyor ve insana yenidünyaların kapılarını aralıyor, aydınlık ufukların görülmesini sağlıyor…

Hani yağmur yağar ya; sonbaharda…

Güneş ikindi üzeri, ha battı ha batacak…

Tam da pencerenin camına vurmuştur; parlaktır göz alırcasına…

Bakamazsınız; camdaki yağmur damlalarına…

Yansımasıyla gözleri alır, gönülleri götürür ötelere…

Gözleri kamaştırır nur gibi parlaklığı…

Hafifçe gözünüzü kırparak bakarsınız güneşin bulutlarla olan ahenkli görüntüsüne…

Beyaz ötesi bir aydınlıktır bu, sizi alır götürür bilinmez derinliklere…

İşte böyledir kitap, daha yüksek düzeyde bilgiyi, daha derinlemesine duyguyu, okurlarına kazandırır.

“Oku!” emridir dinimizin ilk inen ayeti. Okumak farzdır. İnanmış insanın ilk görevlerindendir. Bunu destekleyen çok sayıda hadis mevcuttur. Okumayı ilk plana almış bir dinin mensuplarının, okumaya olan ilgisizliği gerçekten çok ilginç değil mi?

Endülüslü âlim, İslam felsefesi denilince ilk akla gelenlerden birisi olan İbn-i Rüşd, sürekli kitap okurdu. Kitap okumadan geçen iki gecesi vardır; biri evlendiği, diğeri de babasının vefat ettiği gece.

Şimdi oturup düşünelim ve kendimize bir soru soralım:

Ya biz?

***

İyi ağaç kolay yetişmez; rüzgâr ne kadar kuvvetli eserse, ağaçlar da o kadar sağlam olur. (J. Willard Marriot)

***

Okumak ve yaşamak. ‘İç içe, birbirini tamamlayan’ demeye dilim varmıyor, hemhal olması gereken kavramlar. Okumadan yaşamak ne demek? sormak gerekir. Hem de beyinleri uğuldatırcasına sormak gerekir. Düşünceleri statik olmaktan çıkarırcasına sormak gerekir. Hayatı sorgulamayı, hayatın en asli unsurlarından okumayı birinci plana çıkartırcasına sormak gerekir.

Okumak… Bilgiyi öğrenmek. İnsanın hayatını anlamlı kılacak kavramlar.

Hayatı okumak gerekir yaşayarak.

Ölümü okumak gerekir yaşayarak.

İnsanî davranışları okumak gerekir yaşayarak.

İyiliği, güzelliği, sevgiyi ve saygıyı okumak gerekir yaşayarak.

İnsanı okumak gerekir…

Aynı zamanda anlamak hakikati, gerçeği…

İnsanı fıtrata götürmeli okunanlar. İnsani duyguları ön plana çıkarıp yaşanabilirliğini ispat etmeli. Aynı zamanda okumak, ortak paydası olmalı insanların. Yani herkesin okuduğu, düşünerek hareket etmeye vakit ayırdığı bir toplumu düşlemek bile güzel değil mi?

“Boş zamanlarımda kitap okuyorum” havalarından uzak, okumaya vakit ayıran bireyler doldurmalı sokakları, işyerlerini, otobüsleri, parkları ve bahçeleri…

Toplumun her kesimi okumalı…

Dedikodu yapmak yerine okumak…

Laklak yerine okumak…

Kapris yerine okumak...

Stres yerine okumak…

Okumak, okumak…

Neyi okumak sorusunun cevabını bulmak gerekir elbette. Fıtrat demiştim ya! Yaratılış. Yaratılışımıza uygunu, “hayatı okumak” gerek. Varlıkları da okumalı insan. Neden ve niçin sorularının cevaplarını…

***

Sen kendinle başa çıkamayınca, senin gibi aciz düşmana kim ehemmiyet verir? (Şiraz'lı Sâdi)

***

Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur. (N. F. Kısakürek)