• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=666228323
  • https://twitter.com/durancetin
Site İçeriği

Kültür Dünyamız videoları
Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
Batman Gezi Yazısı
31/12/2025

Yolculuk Batman’a

Harika bir rota. Kocaköy’den çıkıp Batman’a uzanan bu yol adeta bir zaman tüneli gibidir. Önce insanlık tarihinin en eski barınaklarına (mağaralara) uğrayacak, sonra taşın mimari şaheserine (Malabadi) selam duracak ve nihayetinde modern zamanın ve petrolün şekillendirdiği Batman’ın yaşayan sokaklarına dalacağız.

Kocaköy’ün o içine kapanmış, mahcup ve kadim sessizliğini ardımızda bırakıp tekerleklerimizi Doğu’nun gizemli ovalarına doğru çeviriyoruz. Güneş tepeye tırmanırken, önümüzde sadece kilometreler değil, binlerce yıllık bir tarih şeridi uzanıyor. Batman’a giden bu yol, sıradan bir asfalt değil; taşın hafızasından petrolün enerjisine uzanan bir köprü sanki.

Silvan Ulu Cami

Batman’a sadece 50 km uzaklıktaki Silvan’a adım attığınızda, modern zamanın gürültüsü silinir ve kendinizi bir anda 12. yüzyılın ortasında, Artuklu şaheseri Ulu Cami’nin huzurunda bulursunuz. Tam caminin önüne vardığımda hoş bir seda ile okunan ezamın dinlerken kendimi o muhteşem caminin içinde buldum. Kalabalık bir cemaat ile birlikte divana durup hep birlikte namaz kıldık. İyi ki gelmişim dedim kendi kendime. Böyle muhteşem bir camiyi görmeden geçip gitmek saygısızlık olurdu sanırım. Namazdan sonra çay bahçesinden çıkıp giderken arkama defalarca dönüp baktım. Birinde o bölgede göreceğiniz ilginç minareye birinde caminin üzerindeki kümbet uzantısına, köşesine, heybetli kapısına... Şaheser denilebilir. Mutlaka görülecek çok süslü bir cami. Taşın süsle başkalaşması gibi bir şey…

İlk yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, kubbe eteğindeki kitabeden caminin bugünkü halini Artuklu Emiri Necmeddin Alpı b. Timurtaş tarafından 1152-1157 yılları arasında aldığı anlaşılmaktadır. Halk arasında Eyyubiler döneminde gördüğü onarımlardan dolayı "Selahaddin Eyyubi Camii" olarak da anılıyor.

Beyaz renkli kalker taştan inşa edilen, dikdörtgen planlı bu dev cami Anadolu’nun en geniş camilerinden biri. Avlusuna girdiğinizde sizi, özellikle kuzey cephesindeki göz alıcı süslemeler, sanat eseri niteliğindeki taç kapılar ve yıllara meydan okuyan köşeli minare karşılar. İçeriye adım attığınızda ise kalın sütunların taşıdığı geniş kubbenin altında zamanın adeta durduğunu hissedersiniz.

1911-1913 yıllarında geçirdiği büyük onarımla günümüze ulaşan yapı Silvan’ın tarihî derinliğini yansıtır. Malabadi Köprüsü ve Hasuni Mağaraları ile çevrili bu kadim durak, taşın dile geldiği en güzel şahittir.

Hasuni Mağaraları

Diyarbakır il sınırından süzülüp Silvan tarafına yöneldiğimizde, bozkırın ortasında yükselen devasa kaya kütleleri aniden yolumuzu kesiyor. Burası, Batman’ın kapısına varmadan önceki ilk durağımız, taşın dantel gibi işlendiği yer: Hasuni Mağaraları.

Bu mağaralara çıkmayı gözümüz kesmedi. Batman’a geç kalacağımız düşüncesiyle sadece uzaktan bakıp yolu devam ettik. Aslında orta çağdan günümüze bu mağaralardan bakmayı çok isterdim. Belki bir başka zaman dedim kendi kendime.

Malabadi Köprüsü

Batman yolundan sola saptık, yol bizi o dillere destan köprüye götürdü. Burası tarihin en zarif, en heybetli silüeti olan Malabadi Köprüsü.

1147 yılında Artuklular tarafından inşa edilen bu şaheser, döneminin dünyadaki en geniş taş kemer açıklığına (40.86 metre) sahiptir. Öyle ki, Evliya Çelebi bu heybeti anlatırken; "Ayasofya’nın kubbesi bu köprünün kemeri altına girer," diyerek hayranlığını dile getirmiştir.

Malabadi, sadece iki yakayı birleştiren bir geçit değildir; o, suyun üzerinde yükselen bir kervansaraydır. Kemerin her iki yanında yer alan odalar, yüzyıllar boyunca kervanlara, yorgun yolculara ve nöbetçilere sığınak olmuştur. Taşların üzerine nakşedilmiş aslan, güneş ve insan kabartmaları, Artuklu taş işçiliğinin zarafetini asırlardır Batman Çayı’nın serin sularına yansıtır. Köprüye uzaktan baktığınızda, taşın ne kadar hafifleyebileceğini, adeta gökyüzüne asılı bir gerdanlık gibi nasıl durabildiğini hayretle izlersiniz. Köprünün içindeki, kervanların ve nöbetçilerin konakladığı o devasa odalara girdiğimizde, tarihin nefesini ensemizde hissediyoruz. Malabadi; suyun üzerindeki bir taç, Batman’ın şehre girmeden önceki en görkemli kapısıdır.

Artuklu mimarisinin bu şaheseri, dünyanın en geniş kemerli taş köprüsü olarak karşımızda bir dağ gibi ama bir o kadar da kuğu zarafetiyle duruyor. Köprünün üzerine çıktığımızda, altımızdan suyu nerdeyse tükenmeye yüz tutmuş nazlı nazlı akan/ağlayan Batman Çayı’na bakıyoruz. Bu köprü, sadece iki yakayı birleştirmez; efsaneleri, sevdaları ve türküleri taşır sırtında. Efsaneye göre nehrin karşı kıyısında yaşayan bir kıza âşık olan Bad isminde bir genç vardır. İki sevdalı, aralarından köpürerek akan nehir yüzünden bir türlü kavuşamazlar, sadece karşı kıyılardan birbirlerine seslenirler.

Bad, bu hasreti bitirmek ve sevdiğine kavuşmak için nehrin üzerine bir köprü yapmaya ant içer. Silvan Beyi, "Eğer bu azgın suyun üzerine köprü kurabilirsen kızımı sana veririm," der. Bad, var gücüyle çalışır ve bu muazzam köprüyü inşa eder. Ancak hikâyenin sonu rivayetlerde değişir; kimi vuslata erdiklerini, kimi ise Bad'ın köprüyü bitirse de aşkına kavuşamadan nehrin sularına kapıldığını fısıldar. Köprünün adı, bu aşığın isminden (Mal-a Badi: Bad’ın evi/eseri) gelir.

Bugün köprünün üzerinden geçerken rüzgârın uğultusuna kulak verirseniz, Bad’ın sevdiğine söylediği türküleri ve taşın bağrına mühürlenmiş o büyük aşkı duyabilirsiniz.

Ufuktaki Alev ve Atbaşları

Malabadi’nin gölgesini suda bırakıp köprüyü geçtiğimiz an, atmosfer değişiyor. Artık taşın ve tarihin hüküm sürdüğü topraklardan, "Kara Altın"ın, yani petrolün şekillendirdiği topraklara giriyoruz.

Batman’a yaklaşırken bizi ilk karşılayan, şehrin hiç sönmeyen meşalesi oluyor: TÜPRAŞ Rafinerisi. Gökyüzüne ince bir dumanla karışık alev uzatan bu kule, şehrin kimlik kartı gibi. Ancak asıl büyüleyici olan, yol kenarlarında, tarlalarda ve hatta şehrin girişindeki mahalle aralarında gördüğümüz o demir devler: Petrol Pompaları, ya da halkın o güzel benzetmesiyle "Atbaşları".

Güneş batarken, bu pompaların silüeti önünde durup izlemek sürreal bir deneyim. Toprağın derinliklerine eğilip kalkan, ritmik bir sesle çalışan bu makineler, şehrin kalp atışı gibi. Batman, toprağın altındaki zenginliği, üstündeki emekle harmanlayan bir şehir olduğunu daha girişinde haykırıyor bize.

Şehrin İki Yüzü

Şehir merkezine girdiğimizde, Batman bize iki farklı hikâye anlatıyor. Bir yanda şehrin çekirdeğini oluşturan, dar sokakları, toprak damlı evleri ve yaşanmışlık kokan hüzünlü yüzüyle İluh Tepesi ve çevresi... Burası, Batman’ın bir köyden metropole dönüşümünün sessiz tanığı. Sokak aralarından yükselen dumanlar, annelerin sabahın ilk ışıklarıyla yaktığı tandırlardan geliyor. Batman’da tandır ekmeği sadece bir gıda değil, bir kültürdür; her köşe başında o sıcak, buğusu üstünde, devasa ekmekleri kucaklayan çocuklara rastlarsınız.

Ancak direksiyonu şehrin modern kalbine, Diyarbakır Caddesi’ne (Turgut Özal Bulvarı) kırdığımızda, o hüzünlü İluh manzarası yerini baş döndürücü bir enerjiye bırakıyor.

Işıltılı Bulvarlar

Burası, "Doğu’nun Paris’i" yakıştırmasını hak eden bir ışıltıya sahip. Geniş kaldırımlar, sıra sıra dizilmiş modern kafeler, dünya markalarının vitrinleri ve gece geç saatlere kadar sönmeyen neon ışıkları... Batman, hiç uyumayan, kıpır kıpır bir şehir.

Kaldırımlarda yürüyen insan seline karıştığınızda, şehrin ne kadar genç ve dinamik bir nüfusa sahip olduğunu hemen fark ediyorsunuz. Üniversite öğrencileri, gençler, aileler... Batmanlılar için bu cadde, hayatın aktığı ana damar. Akşam piyasası, çay sohbetleri ve dost meclisleri hep bu ışıklı bulvarlarda kuruluyor. Şehrin ortasındaki "Dünya" maketi kavşağı ve yenilenmiş Yılmaz Güney Sineması, modern şehirciliğin sembolleri olarak selamlıyor bizi.

Dost Evinde Mola

Silvan’ın tarihe şahitlik eden soğuk taş duvarlarından ve Malabadi’nin hüzünlü efsanesinden sıyrılıp, günün en sıcak limanına, kadim dostum Abdürrahim’in hanesine dümen kırdık. Yıllar önce Tokat Turhal’da omuz omuza öğretmenlik yaptığımız o güzel günler, kapıdan adımımızı atar atmaz bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçti.

Zaman su gibi akıp geçmişti ama dostluğun mayası o kadar sağlamdı ki, araya giren mesafeler sadece hasreti büyütmüştü. Abdürrahim’in evindeki o samimiyet, Batman’ın kavurucu sıcağında değil, yürekten gelen bir iklimde hissettirdi kendini. O zamanlar küçük olan üç evladı şimdi büyümüş, boylanmış; kimisi babasının izinden gidip öğretmen olmuştu. Evin neşesi ise etrafta koşturan torunlardı; onların cıvıltısı, yılların yorgunluğunu üzerimizden aldı.

Hanımlarımız da sanki yıllardır bugünü beklemişçesine derin bir muhabbete daldılar. Geçmişten gelen o özlemi gidermek, eski günlerin hatırasını tazelemek için kurdukları cümleler, odayı saran çay kokusuna karıştı. Gözlerinde, eski dostu görmenin verdiği o huzurlu parıltı vardı.

Ve sonra... Balkona o muazzam sofra kuruldu. Batman misafirperverliğinin ete kemiğe bürünmüş hâliydi bu. Bir yemekten çok, Doğu’nun cömertliğini sergileyen bir şölendi adeta. Sofranın başrolünde ise abartısız söylüyorum, ömrümde yediğim en güzel kuru fasulye vardı. İçindeki et o kadar iyi pişmişti ki pamuk gibi dağılıyor, fasulyenin lezzetiyle bütünleşiyordu. Yanına tane tane dökülen tavuklu pilav ve bölgenin imzası niteliğindeki o harika içli köfte eşlik ediyordu.

Sofra adeta bir lezzet mozaiğiydi; köz kokulu babagannuş, taptaze söğüş salata, ev yapımı turşu, kıvamında bir yoğurt ve içinizi ısıtan mercimek çorbası... Her bir kaşıkta hem Batman mutfağının zenginliğini hem de ev sahibinin özenini hissediyorduk.

Yemeğin ardından gelen çay faslı ise, bu ziyafetin en tatlı noktasıydı. Çayın yanına eşlik eden pastalar, kuruyemişler ve meyveler, aslında bahane; asıl ikram edilen şeyin "dostluk" olduğunu anladık. Turhal’ın serin sabahlarında başlayan bu yol arkadaşlığı yıllar sonra Batman’ın sıcak akşamında, Abdürrahim’in gönül sofrasında lezzetle, muhabbetle ve vefayla harmanlandı. Anladık ki, gezilen şehirler ne kadar güzel olursa olsun, o şehri unutulmaz kılan içinde çarpan dost kalpleridir.

Veda Ederken

Akşamla birlikte Batman, ovada parlayan devasa bir yıldıza dönüşüyor. Bir yanda Malabadi’nin kadim taşları, diğer yanda rafinerinin alevi ve caddelerin neon ışıkları...

Kocaköy’den yola çıkıp mağaraların gizeminin hayaliyle yol aldığımız, Malabadi’de tarihe dokunduğumuz bu yolculuk, Batman’ın modern ve enerjik kucağında son buluyor. Bu şehir bize şunu fısıldıyor: "Köklerim tarihte, enerjim petrolde, gözlerim ise gelecekte..."

Yolumuz tekrar biricik evlatlarımın yaşadığı Kocaköy’e…



6 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Mardin Gezi Yazısı - 20/12/2025
Ve nihayet, o geniş düzlüğün bittiği yerde, bir dağın yamacına, bir kartal yuvası gibi tünemiş o efsanevi silüet beliriyor: Mardin.
Midyat Gezi Yasızı - 13/12/2025
Burası alelade bir yer değil; sanki usta bir heykeltıraşın elinden çıkmış devasa bir sanat eseri, bir açık hava müzesi.
DİYARBAKIR EĞİL GEZİ YAZISI - 05/12/2025
Karşımızdaki alelade bir su değil; insanlık tarihinin başladığı, medeniyetlerin beşiği Mezopotamya’nın çorak topraklarına can suyu taşıyan kadim bir bereket kaynağı.
Sessizliğin Kucağındaki Tarih: Kocaköy - 27/11/2025
Yolumuz bu kez Diyarbakır’ın kadim topraklarında, gürültüden ve karmaşadan uzak, kendi içine kapanmış mahcup bir güzelliği barındıran Kocaköy’e düşüyor. Şehrin kalabalığını arkamızda bırakıp ilçeye doğru yaklaştığımızda, bizi ilk karşılayan şey derin
DİYARBAKIR GEZİ YAZISI - 23/11/2025
ğleden önce Dağkapı’dan içeri giriyorum. Güneşle parlayan Diyarbakır Surları’nın üzerinde yürümeye başlıyorum. Burası dünyanın uzunluğu ve korunmuşluğu bakımından ikinci büyük suru (Çin Seddi’nden sonra).
Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024
Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı.
KELAMDAN KALBE - 31/01/2024
Susmak...
ELVEDA HAYAT - 23/01/2024
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü...
DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023
Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür.
 Devamı
SÖYLEŞİ VE İMZA
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam206
Toplam Ziyaret401898